İnsanın da İçi Boşaldı Bu Anlamsızlık Çağında

12/08/2019 Erol Anar 0

Aşklar, cinsellik bile sanal olmuş durumda. Sanal aşklar iki gün sürüyorve ertesi gün unutuluyor. Çünkü insanların alternatifleri ve seçeneklerisınırsız sayıda. Kimse kimsenin ardından ağıt yakmıyor artık, o saniyeunutuyorlar birbirlerini sanal dünyaya gömülerek.Boşluk yaratmak bir yana, artık insanın kendisi boşluk olmuş. Her şeyin olduğu gibi, insanın da içi boşaldı bu anlamsızlık çağında…

Kendini Arayan İnsan Kendine Göçebedir

07/07/2019 Erol Anar 0

Yani önce kendin ol, ondan sonra ne olursan ol! Kendini
nasıl hissedersin hisset! Kimlikleri bir kaçış noktası olarak düşünme! Ne olursan ol, ama kendin ol!
Şunu unutmayalım insan kendi olmadıktan sonra hiçbir şey
olamaz. Ancak kendisini kandırır.

“Biz Yaşıyor muyuz, Yoksa Hayatta mı Kalıyoruz?”

13/05/2019 Erol Anar 0

İnsanın hayatta kalma içgüdüsü yüksektir. Hayatına son veren bazı insanlar olsa da, insanların çoğu diğer canlılar gibi hayatta kalmak için her şeyi yaparlar. Hayatta kalmak için yapmaları gereken ilk şey, çoğunlukla düşlerini, isteklerini, arzularını gömmek olur.

Varoluşumun Anlamı

23/03/2019 Erol Anar 0

Herkesin yaşam serüveni de farklıdır, size göre yanlış olan başkasına göre doğrudur. Ama benim kendi serüvenimde vardığım nokta budur. Varoluşumun temel kaynağı özgürlükle beslenmesidir. O yüzden özgürlüğümden ne bugün, ne yarın, ne bir günlüğüne, ne de bir saatliğine vazgeçerim. Eşitlik ve özgürlük aynı anda ve yan yana değillerse, sonra da yan yana olmayacaklardır bana göre.

Her İnsan Kendine Çıkan Bir Merdivendir

23/03/2019 Erol Anar 0

‘Göklere çıkan bir merdiven’ bulamazsın, ama kendine çıkan bir merdiveni bulabilirsin.
Ancak o merdivene uzun ve yorucu çabalardan sonra ulaşırsın. İşte o merdiveni çıkıp yukarıya ulaştığında, kendini bir bütün olarak yukarıdan görebilirsin. Oraya, ancak başkalarına değil, kendine merdiven olduğunda ulaşabilir insan. Pekçok insan içlerine inen bir merdiven olduğundan habersiz yaşar ve ölür. Keşfedenlerin sayısı pek azdır iç dünyaya inen o gizemli merdivenleri.

En Ağır Yükümdür Sırtımdaki Hiçliğim

08/03/2019 Erol Anar 2

Sartre’ın dediği gibiyse, yani hiçlik varlığını varlıktan alıyorsa, biz aynı zamanda hiçliği taşıyoruz bünyemizde demektir. Varlığımızla hiçliğe neden oluyoruz anlamına gelir bu. Yüzeyimizde taşıdığımız bu hiçlik ve varlık aynı anda bütünseldir, birbirlerini tamamlar ya da eksiltirler.

Eğer bir kez doğan bir daha ölmeyecekse ki, -Paralel Evrenler teorisinden benim anladığım budur, çünkü olasılık sonsuzdur-, sonsuza kadar kaç kez kopyamızın, eşbenliğimizin oluşacağını bilemeyiz. Sonsuz sayıda ben olabilir başka Evrenler’de. O zaman varlığımız ve de ‘varlığımızın yüzeyinde taşıdığımız hiçliğimiz’ sonsuzdur diyebilir miyiz?

Yapabileceğimiz İlk Devrim Uyumsuzluktur

04/01/2019 Erol Anar 0

Aslında toplumla, iktidarlarla ne kadar uyumsuz olursak bir o kadar kendimiz olma, kendimizle uyumlu olma şansımız vardır. Çünkü siyasal iktidarlarla ve başka iktidar biçimleriyle, toplumla uyumlu olduğumuzda, tabulara, egemen inanç ve düşüncelere, liderlere, sisteme de bir o kadar tapınırız ve kendimizden başka bir şeye dönüşürüz.

Sana Mektuplar: İnsanı Öldüren İşte Bu Ukalalığıdır

30/11/2018 Erol Anar 0

İki tür yazar var bence: Geçmişte okuyup da değerli bulduğumuz ve yıllar geçtikçe şarap gibi daha da değerli hale gelenler ile önceden değerli bulduğumuz ama şimdi bize hiçbir şey ifade etmeyen yazarlar.

Bazı yazarların yapıtlarını yeniden okuduğumuzda sığ buluruz ve ‘ben bunu nasıl sevmişim’ diye sorarız kendimize. Bazı kitaplarda ise daha önce keşfetmediğimiz hazineler keşfederiz, görmediklerimizi görürüz. Bu tür kitapları her okuduğumuzda yeni şeyler görürüz. Örneğin benim için bir örnek vvermek gerekirse daflarca okuduğum kitaplar vardır hayatımın çeşitli dönemlerinde ve bu kitaplarda her saferinde yeni şeyler keşfetmişimdir kendi açımdan.

Sana Mektuplar: Sadece Sonsuzluktur Geriye Kalan

24/09/2018 Erol Anar 0

Ve hayatımın anlamını geç de olsa kavramıştım. Bir yere yıllarca uçan, ama oraya vardığında geç kalmış olmanın pişmanlığı yaşayan bir kuş gibi hissediyordum kendimi. Ama ne olursa olsun varmıştım yine de oraya. Öyle hissediyordum. Ama sonra yine anlamıştım. Varmak diye bir şey yoktu aslında. Bir şeylere vardığımızı, ulaştığımızı sanmamız tamamen bir yanılsamaydı. Varmak bir noktaydı, ama aslında sonsuzluk vardı sadece.  Çünkü sadece sonsuzluktur geriye kalan. Geç kalmak, erken ulaşmak gibi bir şey de yoktu. Hiçbir yere, hiçbir zaman varamayacağını, ulaşamayacağını anladığımızda belki de yaşamımızın anlamını çözmeye yakınlaşıyorduk.