Sem imagem

Masalsı Bir Hikâye: Mutlu Lazzaro

05/08/2020 Erol Anar 0

Güce boyun eğerken itaâtkar olan insanlar, gücü ele geçirdiklerinde yok edici olabiliyor, vahşileşebiliyorlar. Happy As Lazzaro (Mutlu Lazzaro), Alice Rohrwacher’in Cannes’da ödül kazanan son filmidir. […]

İzlemeye Değer Kült Bir Film “Trainspotting”

04/08/2020 Erol Anar 0

Aslında temel konusu, sistemin bizi bir şeyleri seçmek zorunda bırakması. Ya da seçmeye mecbur etmesi. Peki ya seçmek istemeyenler? Onlar kaybedenleri sistemin, yani “Losers”. İşte film, bu kaybedenlerin öyküsünü anlatıyor. Ama aslında onlar da kazanmak isteyenlerdir; yalnızca sistemin onlara gösterdiği yoldan değil, kendi seçtikleri kısa yollardan bunu yapmak istemektedirler.

İngiltere’den Bir Film: This is England (Burası İngiltere)

03/08/2020 Erol Anar 0

2006 yılında vizyona çıkan bu politik film, Shane Meadows tarafından yönetilmiş. Bu dramda, hikâye 1983 yılındaki genç dazlaklar üzerine odaklanıyor ve özetle ırkçıların “İngiltere İngilizlerindir!” yaklaşımında kendisini ifade ediyor. Bunun için de bir öteki düşmanlığına ihtiyaçları var. Zaten toplumun kıyısında yaşayan azınlıklar da bu işe yarıyor ırkçıların bakış açısına göre.

Japonya’dan Bir Film: Shoplifters

01/08/2020 Erol Anar 0

Filmdeki aile belki küçük çıkarlarla birbirine bağlanmış, onları bağlayan bağlar çok da kuvvetli sayılmaz. Ama yine de kendi iç ilişkilerinde zarif ve dikkatliler. Birbirlerini koruyorlar ve kesinlikle kötü davranmıyorlar. Herkesin bir görevi var ailede, herkes onu yerine getirdiği sürece de bir sorun yok. Filmde aile babası rolündeki adam, aslında gerçekten baba olmamış ve bu nedenle çaldığı çocukların kendisine baba demesini arzuluyor.

Bozuk Sisteme Bir Tanıklık: I, Daniel Blake

31/07/2020 Erol Anar 0

Yine kaybedenlerin hikâyesi bu. Onların sayıları milyonlarla ifade ediliyor. Sistemi elinde tutan zenginlerin sayısı ise yüzlerle sadece. Büyük Britanya sistemin adaletsizliği, ileri kapitalizmin insanlara sunduğu uçurumuna bir tanıklık.

Romanya’dan Bir Film: Touch Me Not (Dokunma Bana)

30/07/2020 Erol Anar 0

Korkularımız vardır, cinselliğimizden, iç dünyamızdan, benliğimizden. Bu korkular bizi kendimizle yüzleşmekten ben’i tanımaktan uzaklaştırır. Çünkü korkularımızla yüzleşmeyiz hiçbir zaman. Sartre’ın dediği gibi aslında bütün kapıları kapattık. Bu kapıları hem kendimize, hem da başkalarına kapattık çoktan biz.

Bir İtalyan filmi: Io Non Ho Paura (Hiç Korkmuyorum)

29/07/2020 Erol Anar 0

Filmin tanıtımından: “1970 senesinde İtalya’nın sevimli ve küçük bir kasabasında geçmektedir. 10 yaşında olan Michele, bu güzel kasabada güzel ve masumiyet dolu bir hayatı sürdürmektedir. Bir zaman Michelle, arkadaşlarıyla birlikte birbirlerini korkutma üzerine oyun oynarlarken, birdenbire denk geldikleri bir kuyu ile karşılaşır. Kuyunun içerisinde bilinmemesi ve asla görmemesi gerektiği bir sır vardır. İşte o zaman Michele’nin masumiyet dolu olan yaşamı, o andan sonra değişiverecektir.”

İçimizdeki Kuzeye Bir Yolculuk: Bienvenue Chez Les Ch’tis

28/07/2020 Erol Anar 0

Türkçeye “Tayinim Çıktı” adıyla çevrilen Bienvenue Chez Les Ch’tis, “Ch’tis’e hoş geldiniz” anlamını taşıyor. Bu bir Fransız komedisi. Ancak yer yer romantizm ağır basıyor. Kuzey denilince, güneyde yaşayan insanlarca çok soğuk bir yer olarak bilinir Fransa’da filme göre. Postane müdürü olarak kuzeye tayini çıkan adam ise, karısının kendisiyle gelmemesi üzerine, tek başına oraya gitmek durumunda kalır.