Sanat Nedir? Sanat İnsanı Özgürleştiren Bir Hareket ve Değişimdir
Sanat nedir? Bu soru ve sanatın nasıl tanımlanabileceği yüzyıllardır tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Sanat, insanı özgürleştiren bir hareket ve değişimdir.
Sanat nedir? Bu soru ve sanatın nasıl tanımlanabileceği yüzyıllardır tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Sanat, insanı özgürleştiren bir hareket ve değişimdir.
Osamu Dazai kitapları okuyorum son günlerde. Japon edebiyatına devam. İlginçtir o da okuduğum son iki Japon yazar gibi intihar etmiş. Bilemiyorum ama galiba Japon yazarlar arasında intihar yaygın gibi görünüyor sanırım. Zengin bir ailenin çocuğu olan yazar çılgın bir hayat yaşamış; esrarkeş bir alkolik olarak intihar etmeyi defalarca denemiş.
Mahallemiz yani Aşağı Mahalle, Havza’nın o zamanki en canlı merkezi olan Samsun – Ankara karayolu üzerindeki Dörtyol’un hemen arka tarafına konumlanmıştı. İki blok sonunda ise arka taraftan bahçeler başlardı ırmağa kadar. Bu bahçelerin devamında ise ırmak vardı. Ve daha sonra bahçeler Karşıyaka’da devam ederdi. Irmak, Karşıyaka ile Aşağı Mahalle’nin sınırını belirlerdi. Irmak kenarı, bizim özerk cumhuriyetimizdi.
Günümüzde dünyanın her tarafında hemen hemen bir komploculuk, komplo teorilerinin yaygınlığı var. Dolayısıyla burada sanal kitleler komplo teorilerine çok ilgi gösteriyorlar. Özellikle bu kitlelerin bir bölümü diyelim hepsi olmasa bile. Dolayısıyla bu akıl almaz, herhangi bir şekilde bilimsel bir şekilde kanıtlanmamış olan söylentileri, yalanları, manipülasyonları, komplo teorilerini tamamen doğruymuş gibi kabul edip ona yönelik propagandaya başlıyorlar, bilinçli ya da bilinçsiz olarak.
İnsanı hayat yorar. Bir noktaya geldiğinde insan artık ilişkilerinden, toplumdan, tabulardan, üzerinde baskı oluşturan her şeyden yorulmuştur. Bu yorulma bir teslim oluş ya da yukarıdaki alıntıda denildiği gibi bir vazgeçiş de değildir. Tam tersine, hiçbir şeyin anlamlı olmadığını anlamak ve bir dinlenme noktasına kaçıştır bir süreliğine.
Daha birey bile olmadan bir şey olduğumuzu ve insanlar, toplum için kendimizi feda ettiğimizi düşünüyoruz. Oysa şöyle bir düşünelim; denildiği gibi kendine faydası olmayanın başkalarına da faydası olmaz. Birey olmayanlar sağlıklı bir toplum oluşturamaz.
Etrafımıza bakalım, içinde yaşadığımız topluluklarda sorgulayan birey son derece az sayıdadır. Çünkü aidiyetler, bireyi bir gruba, kuruma, yani sürüye katılmaya zorlar.
Bir düşünceyi şu ya da bu nedenle seçeriz: Bir ideolojiyi, dini, inancı, dünya görüşünü, düşünceyi ve ondan sonra da onu genellikle hiç sorgulamadan yaşamamızın sonuna kadar sırtımızda, beynimizde taşırız ve böylece o kavramın ağırlığı altında eziliriz; farkında olmasak da.
Yüzüne gülerken seni aynı anda zihninde ve kalbinde öldüren insanlar. Belki sonsuza kadar yok olmanı dileyen insanlar. Her fırsatta birbirlerini kıskanan insanlar belki. Maskelerinin arkasından riyâkarlık akan insanlar.
Bu, aslında istemediğiniz bir şeyi yapmanız anlamına geliyor. Bu nedenle bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. İstemediğim bir şeyi yapmak zorunda değilim. Birilerine ayıp olabilir ya da yanlış gelebilir, ama ben istemiyorum bunu; ben zorlamamışım o kişiyi beni araması için ya da ben davet etmemişim. Dolayısıyla, selam vermek istemediğimde vermiyorum. Konuşmak istemediğimde konuşmuyorum. Çünkü daha önce de söylediğim gibi, artık 60 yaşındayım ve kaybedecek bir dakikam bile yok.
Sabahattin Ali’yi severim. Onun “Türkiye’nin Gorkisi” olduğunu söyleyenler vardır, katılıyorum. Bütün kitaplarını okudum. Gerçekten içten ve yüreğinden yazmış bir yazardır. İnsan ruhunun karanlıklarında gezinen, orada bir ışık arayan bir yazardır; ama onun öyküsü de acıdır ve yarım kalmış, katledilerek yarım bıraktırılmıştır. Sabahattin Ali, hiç durmayan bir iç kanamadır.
Copyright © 2025 | WordPress Theme by MH Themes